Yükseköğretim Kanunu’nda Değişiklik

Eylül 2, 2010  

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 238 sıra sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyanın geldiği bu noktada Türkiye’nin önünde yapması gereken bir tercih var, iki ana yol var, bunlardan birini tercih edecek; ya Batı’nın ürettiği, yüksek teknolojiye dayanan, katma değeri yüksek ürünler üretecek ve en azından asgari ücretten başlayan halkın gelir seviyesini yükseltecek bir yolu takip edecek ya da bugünkü, geleneksel, Asya’nın ürettiği, katma değeri yüksek olmayan el emeğine dayalı ürünlerin üretimine devam edecek. AK Parti İktidarıyla beraber bu temel tercih yapılmıştır. Türkiye, Avrupa’yla rekabet edecek, gelişmiş dünyayla rekabet edecek, katma değeri yüksek ürünler üretecek, bununla ilgili her türlü altyapıyı oluşturacak bir politikayı benimsemiştir, uygulamaya koymuştur. Bugün görüştüğümüz kanun, bu temel stratejinin bir parçasıdır.

Değerli arkadaşlar, bu hedefe ulaşmak için üniversitelerimiz olmazsa olmazdır. Zira, araştırma-geliştirme faaliyetleri, bizim kanunlarımıza göre, TÜBİTAK’la beraber üniversitelere verilmiştir. Üniversitelerin, bulundukları bölgenin lokal sorunlarıyla birlikte, ülkenin içerisinde bulunduğu bilimsel ve teknolojik sorunların çözümüne yönelik adım atmaları durumunda, üniversitelerin ülke ekonomisine sağlayacağı kaynak tahminlerin çok üzerinde olacaktır. Bu noktada, üniversitelerimizin temel fonksiyonlarından biri, ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünü yetiştirmektir ve bunun bütün yurt sathına yayılmasıdır. Son üniversitelerin kurulmasıyla birlikte artık üniversitesi olmayan ilimiz kalmamıştır. Dolayısıyla, üniversite eğitimine ulaşmak düne göre daha kolaydır, daha mümkün hâle gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, bir sanayi kentinin milletvekili olarak, sık sık yaşadığımız, sanayinin zaman zaman sıkıntıya düştüğü konularda, bu sorunların çözümü için üniversitenin sanayinin imdadına yetişmesi noktasında gerçekten birtakım sıkıntıları yaşamış bir ilin milletvekiliyim. Eğer üniversite-sanayi iş birliği yeteri derecede sağlanırsa bundan Türkiye’nin çok ciddi kazançlı çıkacağı muhakkaktır. Bu noktada bu kanun üç tane temel düzenleme getiriyor. Bir tanesi, hem ARGE faaliyetlerini düzenlemeye yönelik ÖSYM bütçesinde oluşan fazla kaynaktan bir kısmını bu bütçeye aktarma imkânı getiriyor ki bu şu anda yüzde 25 olarak geldi, inşallah önümüzdeki süreçte artabilir. Bu, aynı zamanda, yeni üniversitelerin de özellikle ihtiyaç duyacağı insan kaynağının yetiştirilmesinde, bilim insanının yetiştirilmesinde, üniversitelerimize eğitim elemanının yetiştirilmesi noktasında ilave bir kaynak getiriyor. İkinci getirdiği önemli yenilik, yeni kurulan üniversitelere atanacak kurucu rektörlerin seçilme ve atanma sürecini yeniden düzenliyor, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uyularak yeni bir düzenleme getiriliyor. Burada da, bugüne kadar diğer üniversitelerde getirilen kriterler aynen korunuyor ama burada bir ilave madde daha, özellikle 3’üncü maddede yardımcı doçent kadrosu için üniversitelerin ihtiyaçlarına, gelişmişlik düzeylerine ve bilimler arasındaki, disiplinler arasındaki ihtiyaca göre ilave koşullar getirme imkânı sağlıyor.

Değerli arkadaşlar, bu ilave koşulların getirilmesi birtakım kriterlere bağlanmış. Öncelikle, bilimsel araştırmaya yönelik olacak. İki, kriterlerin mutlaka objektif olması sağlanacak. Üç, bu kriterlerin keyfiliğe meydan vermemek açısından da Yükseköğretim Kurulunun onayına sunulması noktasını bu 3’üncü madde düzenlemiş oluyor. Burada daha çok, üniversitelerin özerkliğine yönelik atılmış bir ilave adım olarak da bu 3’üncü maddeyi değerlendirebiliriz diyorum.

Ben, diğer bütün parti gruplarımızın da katıldığını gördüğüm bu kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum